BİRAZDAN GELİR

Emine Birgi

Birazdan gelir. Nokta. Açık ve net. Kararlı. Umut ve neşe saçan bir cümle. 

Amasya’da, asker yeğenimi görmeye gittik, otobüs rahat çabuk gidiyor dediler bilet aldık. Tugay’a 2 numaralı otobüs gidiyor, dediler. “Birazdan gelir” diyorlar hep bir ağızdan. 

Aradan 10 dakika geçmeden 3 numara geçiyor, gelir birazdan, diyor en gencimiz çocuk. Sonra 4, sonra ikinci 3, sonra beşinci 1. Saymayı bıraktığım kadar çok diğerleri. Peşpeşe. 

“Birazdan gelir.” Otobüs durağında bekleyenlerin sihirli cümlesi olduğunu henüz bilmiyorum. Umut bu ya, birazdan…

Yaşlı, kulakları az duyan bir amca, şehrinden kaçmak isteyen, burada çok sıkılan genç bir çocuk, meşhur pide fırınından emekli olmuş bir başka beyle bekliyoruz. Bir de çok hareketli, kabına sığmayan, hepsinin önüne geçen bir başka yaşlı bey var. Su ikram ediyor, kapalı su alıp gelmiş bizim için, bir bana bir kardeşime, seviniyorum, teşekkür ediyorum, lıkır lıkır içiyorum. Ben de bir süre sonra kolonya tutuyorum herkese. Nasıl oluyor, gelmedi diyorum, siz hep, gelir birazdan, diyorsunuz… Çok dolaşır bu hat, ara sokaklara sapar, ondan diyor genç çocuk. 

“Birazdan gelir.” 

Önümüzden sıra sıra, numaralarına bakakaldığımız 1,3, 4 numaralı otobüsler akıyor da akıyor. Bugünün anahtar sloganı “Birazdan gelir” dememe hep birlikte gülüyoruz. Herkes birbirinin hayatını öğreniyor. 

50 dakika sonra, Amasya Birazdan Gelir Dostluk Grubunun yüzü gülüyor. Heyecanla, ama önce bizi kollayarak, birbirine yer vererek, ille de yaşlıların oturmasını sağlayarak, ama illa bizi de oturtmaya çalışarak atlıyoruz neredeyse minibüs kadar küçük otobüse. Bir film sahnesi karakterleri gibi, yerleşiyoruz bir yerlere. Ortada, şoförün hemen arkasında, hepimizi selamlayan bir oyuncak ayı asılı, büyükçe. Bize bakıyor o da. Şoför aynası, tüylü örgüyle örülmüş, bembeyaz. Her yer beyaz tüy, kırçıl kırçıl. Altta boylu boyunca devam ediyor bembeyaz tüyler, koltuğu, arkası. Belki de bütün olarak satılıyor bu model. 

Yolda muhabbete devam ediyoruz, dostluk grubumuz misafirperverliğini elden hiç bırakmıyor. Gönlü Güzeller. Ve Tugay, diyorlar, işte bu durak. Heyecanla sevinçle kapıya ilerleyip adımızı yazdırıyoruz, “bekleyin, haber verdik, birazdan gelir,” diyorlar.  Her geleni ona benzeterek seviniyoruz, yok, o değil, öbürü hiç değil. İnsan yeğenini tanımaz mı? Tanımıyormuş vallahi. Bir yarım saat sonra, elimizde artık soğumuş lahmacunlarla dolu torba, kucaklaşıyoruz. Geldik birazdan.